30 April, 2012Hükümetler sürdürülebilir ve adil bir ekonomik canlanma için hareket geçmelidir
Büyük bir ekonomik krizle sonuçlanan finans krizi patlak vereli beş yıldan fazla bir zaman geçti. Bu ekonomik deprem finansallaşmanın, reel ekonominin finans sektörüne tabi olmasının ve yirmi yıldır artan eşitsizliğin tehlikelerini ortaya koydu. Bunun yarattığı sarsıntı milyonlarca insanın işsizlerin saflarına katılmasına ve milyonlarcasının da güvencesiz çalışmaya savrulmasına yol açtı. Çok sayıda işçi iş olanaklarıyla birlikte temel haklarını da kaybetti.
Küresel finans piyasaları sadece şimdiki ekonomik krizi yaratmakla kalmadı, son 30 yıldır ekonomik gelişmeye hâkim olan istikrarsızlığı da pekiştirdi. Bunun sonucunda, mal ve hizmet üretiminden ziyade paradan para kazanmak çok daha kârlı hale geldi.
Krize yönelik olarak, hükümetler, birlikte veya ayrı ayrı, benzeri görülmemiş bir önlem furyasına girişti; ama yaptıkları söylediklerini yansıtmıyordu. Büyük Resesyon'un depresyona dönüşmemesi için gereken somut önlemler hızla alındı, ama birçok ülkede hükümetlerin kemer sıkma politikalarını radikal bir şekilde uygulaması küresel ekonomiyi yeni bir resesyonun eşiğine getiriyor. Üstelik, bu önlemler politik meşruluktan yoksun piyasalara ve piyasa aktörlerine bıraktığı otoriteyi onların elinden geri almış da değil. Krizin temel nedenleri üzerinde durulmadığı için, gelecekte finans piyasasında ortaya çıkabilecek felaketleri önleyecek hiçbir köklü önlem alınmış değil.
Finans piyasalarının ve finans aktörlerinin baskısı kısa vadeli düşünme ve davranma tarzını körükledi. Sürdürülebilir gelişmenin üç unsurunun tümüne (ekonomik, sosyal ve çevresel gelişmeye) zarar verdi. Hakları hem ulusal hem uluslararası düzeyde hükümetlerin ve işverenlerin saldırısı altındaki emekçilerin vahim durumunu daha da ağırlaştırdı. Milyonlarca çalışan kadın ve erkek için çalışmak sömürü ve temel haklardan yoksunluk, sefalet ücreti ve berbat çalışma koşulları anlamına geliyor. Dünyaya dayatılan sömürü modeli giderek artan sayıda insanı güvencesiz veya kayıtdışı çalışmaya mahkûm ediyor ve eşitsizliğin artmasına yol açıyor.
Bankaları kurtarmak için kamu kaynakları kurutuldu. Bu ise kamu programlarında kısıntılara, eşitsizliğin artmasına, insana yakışır çalışma ve sürdürülebilir ekonomik canlanma beklentilerinin zayıflamasına yol açtı. Krize neden olan bir avuç insan için 'canlanma' gerçekleşti, buna karşılık krizin mağdurları 'ceza'ya maruz kaldı. Adaletsizliğe öfke besleyen ama güçlü seçkinlere dokunamayan çok sayıda insan komşusuna (özellikle birçok sağlıklı ekonominin dayanağı olan göçmenlere) düşman kesiliyor. Çoğu insan politik çözümlerden umudu kesiyor, kayıtsızlığa ve yalıtılmışlığa gömülüyor.
Küresel sendikalar, ekonomideki adaletsizliği tersine çevirmek ve toplumsal yararı koruyan ve güçlendiren ilerici bir toplumsal vizyon geliştirmek üzere sivil toplumla dayanışma içinde olduğumuzu vurguluyor.
Bu 1 Mayıs'ta küresel sendikalar hükümetleri krize son vermek için sorumluluklarını üstlenmeye ve birlikte davranmaya çağırıyor. Hükümetler insana yakışır ve sürdürülebilir istihdam yaratmalı ve çalışma hayatında insanların haklarını savunmalıdır.
Taleplerimiz şunlardır:
- Finans piyasalarının küresel ekonomideki baskın rolünü kısıtlamaya ve sosyal ihtiyaçları karşılayacak üretici yatırımları desteklemeye yönelik küresel düzenlemeye tabi tutulması;
- Kaliteli, güvenceli istihdam yaratmak için (özellikle gençlerdeki işsizliği dikkate alarak) istihdama ve ekonomik canlanmaya yönelik acil önlemler alınması;
- Eşitsizliğe ve yoksulluğa karşı mücadelenin ana unsuru olarak sürdürülebilir kaliteli istihdam sağlayacak uzun vadeli önlemlerin (eğitim dahil) alınması;
- İklim değişikliğinin yarattığı sorunlara -karbon emisyonlarının düzeyini somut bir biçimde etkileyecek, yeşil istihdam yaratacak ve sosyal sürdürülebilirliği güçlendirecek- çözümler oluşturulması;
- Üst gelir gruplarından ve şirketlerden daha fazla vergi geliri sağlayacak, vergi yolsuzluk ve kaçaklarıyla mücadele edecek, yasal boşlukları giderecek ve vergi cennetlerini önleyecek adil vergiler getirilmesi;
- Hızlı finans işlemlerini önleyecek, finans piyasalarını daha istikrarlı ve daha güvenli hale getirecek bir finansal işlem vergisi getirilmesi;
- Adaletin ve demokrasinin yerleşmesine yardımcı olmak üzere, sendikal haklara eksiksiz saygı gösterilmesi, toplu pazarlık ve sosyal diyalog sistemlerinin güçlendirilmesi;
- Sosyal korumanın daha kapsamlı hale getirilmesi, yeterli kaynaklara sahip küresel bir sosyal koruma tabanının öngörülmesi;
- Gıda, su, konut, sağlık ve eğitim gibi temel ihtiyaçlara hak güvencesi sağlanması;
- Kemer sıkma önlemlerine karşı çıkılması, etkin ve güvenilir yönetimi ve etkin hizmet sunumunu sağlayacak şekilde devletin olanaklarının/kapasitesinin korunması;
- Krizi aşmada önemli bir araç olarak kaliteli kamu hizmetlerine ve özellikle kaliteli eğitim hizmetlerine sürekli yatırım yapılması; bu, aynı zamanda, insanlara sağlıklı ve doyurucu bir yaşam sağlayacak demokratik toplumun kurulmasına da katkıda bulunacaktır.