Jump to main content
IndustriALL logotype
Article placeholder image

ICEM Düzensiz İstihdam Konferansı

14 January, 2008Bangkok, 21 Kasım 2007

Düzensiz İstihdam, küresel bir olgu...

Tayland'ın Bangkok kentinde üç gün süren 4. ICEM Dünya Kongresi'nin başlamasından hemen önce düzenlenen düzensiz istihdam konulu bir günlük küresel ICEM konferansı boyunca söz alan bütün konuşmacılar, düzensiz istihdam olgusunun -ve güvencesiz istihdamın öbür biçimlerinin- dünyanın her yerinde hızla yaygınlaştığını doğruladılar. Özellikle vurgulanan ise gelişmekte olan ülkelerde sürekli bir trend haline gelen, süreksiz ve güvencesiz işçi istihdamı idi.

ICEM Genel Sekreteri Manfred Warda ile Friedrich Ebert Vakfı Direktörü Vesna Rodic'in evsahipliğini ve Endonezya sendikası FSP KEP'den Sjaiful'un başkanlığını üstlendiği konferanstaki yaklaşık 300 katılımcı dünyanın dört bir yerinden gelen sendikacıların katkı ve sunuşlarını izledi. Herkes düzensiz istihdamla ilgili kendi sorunlarından ve insana yakışır bir istihdam ilişkisinin yokluğundan kaynaklanan çeşitli zorluklardan söz etti.

Düzensiz istihdam çeşitli adlarla biliniyor. Geçici çalışma, bağımsız çalışma, kayıt dışı çalışma ya da taşeron işçiliği, arızi işçilik bunlardan birkaçı. Kullanılan bütün terimler, şu ya da bu biçimde, işçiler ile işverenler arasındaki ilişkide ortaya çıkan köklü değişimi tanımlamaya yönelik.

Söz konusu köklü değişim işverenler ile işçiler arasındaki önceki “normal” ilişkilerde gerçekleşiyor. Dünyadaki işgücünün büyük bir bölümü açısından, istihdam ilişkisinin kalitesi hayli düştü. Artış gösteren “bağımsız” işçiler gibi gruplar için ise istihdam ilişkisi, işçinin bütün riskleri üstlendiği ticari bir ilişkiye dönüşüyor. Sonuç olarak, işçilerin çok uzun bir süre uğrunda mücadele verdiği -ayırımcılığa karşı kurallar ve sosyal koruma gibi- birçok güvence kaybedilmiş oldu.

Bu nokta Küresel Sendikalar Konseyi koordinatörü Jim Baker ve başkaları tarafından vurgulandı. Baker işgücünün bir meta olmadığını belirten 1944 Philadelphia bildirgesine değindi. Bu nedenle işgücü piyasadaki herhangi bir mal gibi satılamazdı. Baker, ayrıca, düzensiz istihdam edilen birçok işçinin yaşadığı korkudan söz etti. İşçiler hiçbir hakka sahip olmadıkları zaman korku hissederler. Böylesi koşullarda protesto ciddi sonuçlara yol açabilir.

Jim Baker, başka ülkelerin yanı sıra Avustralya'da da yaygın bir şekilde uygulanan bireysel sözleşmelerden de söz etti. Vurgulanan bir başka nokta ise düzensiz istihdam edilen işçilere güvence sağlanması açısından işkolu düzeyinde ve ulusal düzeyde toplu pazarlığın taşıdığı değer konusuydu.

Sözü edilen bir başka konu, ihtiyaçları karşılanmış bir işgücünün -ki bu, çoğu zaman, sendikalaşmış ve sürekli işgücü demektir- olumlu yönlerinin sendikalarca vurgulanmasına duyulan ihtiyaç idi. Bu nokta, sendikaların düzensiz istihdama karşı öne çıkarması gereken en güçlü gerekçelerden biridir.

ILO temsilcisi Christine Nathan, özellikle Asya'da ülke yönetimlerinin düzensiz istihdam sorununu tartışma konusunda ne kadar istekli olduklarından söz etti. Ne var ki bu isteği, ancak istedikleri zaman uygulayabilecekleri gönüllülük esasına dayalı kurallar söz konusu olduğunda gösteriyorlar.

ILO temsilcisine göre, birçok ülkede, zincirleme taşeron ilişkileri yoluyla istihdam ilişkileri öyle karmaşık bir hale gelmiştir ki yasa koyucu düzenleme getirmek istese bile büyük zorluklarla karşılaşmaktadır.

Nathan da birçok başka konuşmacı gibi durumu anlatmak için “yedi başlı canavar” benzetmesini kullandı. Bu benzetmeyle konuşmacılar şunu vurgulamış oluyorlardı: Ne yaparsak yapalım, hangi sorun için hangi çözümü bulursak bulalım, işverenlerin sorumluluktan kaçınmak için yeni yöntemler bulma konusundaki yaratıcılığından ötürü, bir başka sorun su yüzüne çıkıyordu.

….bütün bölgelerde ve kıtalarda…

Asya'da düzensiz istihdamın hemen hemen her sektörde ve ülkede artmakta olduğu açıklandı. Verilen örneklerden biri Hindistan'daki madencilik ve elmas sektöründeki durumdu. Burada işçilerin neredeyse tümü düzensiz istihdam koşullarında çalışıyordu. Aynı durum diğer iki Asya ülkesi olan Tayland ve Kore'de de söz konusuydu.

Küreselleşmenin oyun alanı olarak tanımlanan Afrika'da sözgelimi madencilik sektöründe yatırımlar artıyor, -örgütlenme olanaklarının yanı sıra- kıtada her şeyin mümkün olduğunu düşünen yatırımcıların yol açtığı geniş kapsamlı sorunlar ortaya çıkıyordu. Örnek Tanzanya'dan bir temsilci tarafından verildi. Bu ülkede, altın şirketi Barrick, ILO temel çalışma standartları konusundaki müzakereler sonuçsuz kalınca 1.800 kadar taşeron işçisini işten attı. Oysa söz konusu standartlar Tanzanya iş yasasında açıkça öngörülüyordu.

Hemen her ülkede düzensiz istihdam olgusundan kadınların aşırı ölçüde zarar gördüğü belirtildi. ICEM Kadın Komitesi Başkanı Evgeniya Esenina dahil birçok konuşmacı bu noktayı vurguladı. Esenina, genellikle daha çok işsiz oldukları için kadınların düşük kaliteli işleri kabule daha çok zorlandıklarından da söz etti.

Birçok ülkede güvencesiz çalışmanın doğrudan sonucu olarak ortaya çıkan yoksulluğun da erkeklerden çok kadınları etkilediği anlatıldı.

Düzensiz istihdamın en kötü biçimlerine maruz kalan bir başka işçi kategorisinin ise göçmenler olduğu üzerinde duruldu. Birçok ülkede göçmenler sadece varlıklarını sürdürebilmek için iki -ve hatta üç- güvencesiz işte birden çalışıyorlardı. Birçoğunun anlatacak içler acısı hikâyesi vardı ve genellikle ayırımcılığa maruz kalıyorlardı. Düzensiz istihdama tabi işçiler gibi, göçmen işçiler de sendikalaştıkları için işten atılıyorlardı, genellikle sağlık ve güvenlik koruma önlemlerinden hepten yoksundular ve sosyal hakları hiç denecek düzeydeydi.

Yukarıda sözü geçen sorunlara kaynaklık eden düzensiz istihdama işverenlerin ihtiyaç duymasının ana nedenlerinden biri, işçilerin işine son vermenin kolaylığıdır.

Düzensiz istihdamın zorlukları sadece OECD dışı ülkelerle sınırlı değil. Konferansta Kuzey Amerika ve Avrupa'daki sorunlar da konuşuldu. Hep aynı düzeyde olmasa da, düzensiz istihdam bu bölgelerde de yaygın bir şekilde uygulanıyor.

Kuzey Amerika bağlamında, aslında hiç de bu bölgeyle sınırlı kalmayan, “sürekli geçici işçiler” sorunundan söz edildi.

ABD sendikaları, çalıştıkları koşullar öyle pek kolay sayılmasa da, sözgelimi taşeron işçilerinin bilgilenme hakkı gibi alanlarda, belli bir ilerleme kaydediyordu.

Japonya'da, taşeron işçisi istihdamı üzerindeki sınırlamalar 1990'lardan beri kaldırılmış bulunuyor. Japonya'daki toplam işgücünün üçte birinin güvencesiz koşullarda çalıştığı belirtiliyor. Bunun somut bir sonucu ortalama çalışma saatlerindeki artış olmuştur. Bir başka sonuç ise işgücünün kutuplaşmasıdır. Japonya'da ulusal sendikal merkezler gündemlerinin başında yer alan konulardan biri olarak düzensiz istihdamın yol açtığı sorunlar konusunda mücadele veriyorlar. Bu konuda başarılı sonuç veren taktiklerden biri, sendikaların düzensiz istihdama tabi işçilerle ilgili özel bölümler kurmasıdır.

Avrupa'da işçilerin tahminen ortalama yüzde 4 ila 5 kadarı düzensiz istihdam koşullarında çalışıyor. Bu oran İskandinav ülkelerinde hayli düşükken sözgelimi İspanya'da yüzde 33'ü buluyor. Bu nedenle, Avrupa federasyonlarına, konuyla ilgili tartışmalara daha çok katılmaları çağrısı yapıldı.

Düzensiz istihdamın, “geleneksel olarak taşerona verilen” temizlik, yemek tedariki, güvenlik, tarım ya da inşaat gibi sektörlerin dışında da artan bir şekilde uygulandığı vurgulandı. Enerji ya da kimya sektörü gibi birçok ICEM sektöründe asli işlerin yapıldığı işyerlerinde düzensiz istihdam yaygın bir şekilde uygulanıyor.

… her şey kötü değil, ne var ki ….

Konferansta birçok katılımcı sendikaların bu konuda verdiği mücadeden örnekler de verdi.

Dört yıl öncesine kadar Brezilya'daki Petrobras tesislerinde her bir sürekli işçiye karşılık üç işçi düzensiz istihdam statüsüne tabiydi. O sıralar, ayda ortalama üç kaza ölümle sonuçlanıyordu.. Bugün, Lula hükümetinin de desteklediği, yıllar süren müzakerelerden sonra, Petrobras'ta düzensiz istihdam oranı, her bir sürekli işçiye karşılık 1,5 düzeyine indi.

Şili'de son zamanlarda yeni bir yasa, “Ley 20123” çıkarıldı. Bir yanıyla, yasa Şili'deki şirketlerin işi taşerona vermesini artık kolaylaştırıyor. Öte yandan ise düzensiz istihdama tabi işçilere eskisinden çok daha iyi bir koruma sağlıyor. Koruma kapsamındaki alanlar arasında emeklilik hakları ve iş sağlığı ve güvenliği de yer alıyor. Bu alanlarda işin fiilen yapıldığı şirket artık açıkça sorumlu. Geniş yetkilere sahip bir kuruluş düzensiz istihdam edilen işçilere yasa hükümlerinin uygulanmasını sağlamak üzere görevlendiriliyor.

Şili'de düzensiz istihdama ancak izindeki veya istirahatteki işçilerin yerine işçi çalıştırılması gibi durumlarda başvurulabilir. Yasa grev halinde taşeron işçisi istihdamını yasaklıyor. Yasayı uygulamak ne yazık ki şimdiye kadar pek o kadar kolay olmamıştır.

Düzensiz istihdamın uygulanmasına yönelik benzer sınırlamalar dünyanın birçok ülkesinde mevcut. Ne yazık ki buralarda da bu sınırlayıcı kurallara uyulmaması yaygın bir durum.

Uruguay'da da taslağını sendikaların hazırladığı, taşeron istihdamı üzerine bir yasa tasarısı geçenlerde kabul edildi.

Afrika'da ise, sözgelimi Güney Afrika'da, bazı sendikalar, düzensiz istihdam statüsündeki işçileri örgütlemeyi başarmışlardır. Başka yerlerde olduğu gibi, bu bölgede de sendikaların bu alandaki başarısı ile gücü arasında açık ve doğrudan bir ilişki vardır.

Afrika'da Mauritius'ta da düzensiz istihdam edilen işçilerin yasa kapsamında ve ayrıca, bütün işçilerin ulusal toplu sözleşmelerin kapsamı içinde olduğu vurgulandı. Ne var ki son zamanlarda siyasal iktidarlar bütün bunları değiştirmek ve kuralsızlaştırmak istiyorlar.

Avrupa'da hükümetlere ve şirketlere uygulanan baskılar sonucunda ilerleme kaydedildi. İngiltere ve Danimarka'nın da içinde yer aldığı kimi ülkelerde düzensiz istihdamla ilgili hükümler toplu sözleşmelere de girdi.

Finlandiya'dan aktarılan örnek, bir Taiwan şirketine yönelik bir kampanya deneyimi üzerineydi. Sendika yüzde 40 oranındaki düzensiz istihdam statüsündeki işçileri dikkate almadığı ve sonuç olarak düzenlediği eylemlere yeterli destek sağlayamadığı için, kampanya başarısız kalmıştı. Sendika bu deneyimden ders aldı, uyuşmazlıklara ve toplu pazarlık sürecine işçilerin o kesimlerini de katmayı başardı.

Belirli süreli çalışmayı düzenleyen AB Yönergesi, belirli süreli sözleşmeyle çalışan işçilerin düzenli işçilerle aynı haklara sahip olduklarını açıklıyor. Buna karşılık, yıllardır harcanan onca çabaya rağmen, taşeron işçiliği konusunda hâlâ bir yönerge yok.

Orta Avrupa'da, sözgelimi Hırvatistan ve Makedonya'da, düzensiz istihdam statüsündeki işçilerin sürekli işçiler zararına kullanılmamasını sağlamaya yönelik yasalar vardır. Ne var ki, bölgede toplu sözleşmeler ve yasalar genellikle çiğneniyor.

Makedonya'da Endüstri Enerji ve Maden İşçileri Sendikası SIER'in yürüttüğü bir kampanya sonucunda, işçiler artık işyerinde düzensiz istihdamla ilgili neler olup biteceği konusunda bilgilenme hakkına sahipler. Bu hak geleceğe yönelik taşeron uygulaması planları konusunda bilgilenmeyi de kapsıyor.

Düzensiz istihdamın da içinde yer aldığı yeni istihdam biçimleri Doğu Avrupa'da da yaygınlaşıyor. Bu bölgedeki süreğen sorun, bu konuda herhangi bir yasal düzenlemenin bulunmamasıdır. Düzensiz istihdam yöntemlerinin en yaygın olduğu ülkeler arasında Rusya, Ukrayna ve Moldova sayılmaktadır.

Sözgelimi Rusya'da özel istihdam ajansları son zamanlarda talepte yılda yüzde 10 dolayında bir artış olduğunu kaydediyorlar. Son dönemdeki gelişmeler gösteriyor ki daha önceleri düzensiz istihdama başvuranlar esas olarak yabancı şirketler iken şimdilerde düzensiz istihdam talebi Rus şirketlerinden geliyor.

ICEM'e yeni üye olan Irak Petrol Sendikaları Federasyonu IFOU'nun Başkanı Hasan Cuma, konferansta, Irak'taki işçilerin durumunun zorluğundan söz etti. Sadece Irak'taki genel güvenlik sorununa değinmekle kalmadı, sendika karşıtı bir dizi eski yasanın eski rejimin devrilmesinden sonra değiştirilmediğini ve yürürlükte kaldığını da vurguladı. Petrol sektörü de içinde olmak üzere kamu işletmelerinde sendikaları yasaklayan 150 sayılı kararnamenin yürürlükten kaldırılmamasından hem işgal kuvvetleri hem Irak yönetimi özellikle sorumluydular.

Sendika karşıtı bu mevzuatın varlığını sürdürmesi sonucunda, Irak'ta birçok sendika çok zor örgütlenebiliyor. İşverenlerin Irak'ta hemen her yerde taşeron işçisi kullanmalarının nedenini bu durum açıklayabiliyor. Iraklı taşeron işçileri de, diğer yerlerde olduğu gibi, herhangi bir yasal korumadan ya da emeklilik haklarından yararlanmaksızın asgari ücret ya da daha azı karşılığında çalışıyorlar.

… çıkarılabilecek bazı sonuçlar …

Çıkarılabilecek genel bir sonuç, ICEM'in kampanyasını sürdürmesine ve yoğunlaştırmasına açık bir ihtiyaç olduğudur. Çeşitli kampanya stratejileri bağlamında, kampanyanın ana hedeflerinden biri olan şu talep üzerinde de duruldu: İşverenlerin, işçi sendikasına danışmadan önce, işyerindeki doğrudan işçilerin istihdam statüsünü etkileyebilecek herhangi bir sözleşmeyi üçüncü bir kişiyle imzalamamasını sağlamak gerekiyordu.

Konferansta, sendika ağları kurmanın yanı sıra, küresel ölçekte bilgi paylaşımına duyulan ihtiyaç da vurgulandı. Olumlu örneklerin alışverişinin taşıdığı büyük öneme değinildi. Olumlu örnekler sendikaların, ister bu yöntemden kaçınarak olsun ister bu yöntem içinde çalışarak olsun, düzensiz istihdam sorununun üstesinden gelmede başarı gösterdiği deneyimlerdir.

Çoğu katılımcı, ille de olmasını istemese de, sendikaların çoğu ülkede düzensiz istihdamı ortadan kaldıramayacağı konusunda görüş birliğine vardı. Bazı sendika üyeleri ancak kısa süreli sözleşmeleri tercih ediyorlardı.

Ne var ki düzensiz istihdam statüsündeki işçilerin sürekli işçilerle aynı haklara sahip olmasını sağlamamız gerekiyor. Bunlar arasında sosyal koruma sağlayan haklar, emeklilik hakları, sağlık hakları ve diğer sosyal haklar yer alıyor. Elbette geneldeki hak eşitliği mücadelesinin bir parçası olarak eşit değerdeki çalışmaya eşit değerde ücret hakkı da bu çerçevede yer alıyor.

Toplantıda, düzensiz istihdamla ilgili olarak özellikle ulusal düzeyde yasal kurallar ve düzenlemeler getirilmesinin önemi de vurgulandı. ILO'nun 198 sayılı İstihdam İlişkisi Üzerine Tavsiye Kararı'ndaki ilkeler bu alanda önemli bir araçtı. Bu tavsiye kararı birçok ülke tarafından hâlâ onaylanmış değil.

Toplantı boyunca katılımcıların dile getirdiği bir başka saptama ise düzensiz istihdam olgusunun küresel olmakla kalmayıp hemen hemen bütün sektörleri ve işkollarını etkileyen bir sorun olduğuydu. ICEM'in halen bu konuda, Küresel Sendikalar Konseyi'nin şemsiyesi altında, diğer küresel federasyonlarla işbirliği içinde olduğu vurgulandı. ICEM'in bu konuda üstlendiği öncü rolünün sürdürülmesi ve güçlendirilmesi gerekiyor.

Son olarak, sendikaların düzensiz istihdam statüsündeki işçilere açık olması gerektiği birçok katılımcı tarafından ifade edildi. Birçok ülkede, düzensiz istihdam statüsündeki işçiler düşman olarak allgılandıkları için öteki sendika üyelerinin husumetine maruz kalıyorlar. Düzensiz istihdam statüsündeki işçiler için ayrı bir sendika veya sendika birimi kurulması ya da -birçoklarının tercih ettiği seçenek olarak- bu işçi kategorilerinin normal sendikal yapılar içine çekilmesi çok önemli ve gereklidir.