9 July, 2008
İçindekiler
• ICEM İnsana Yakışır Çalışma Günü çerçevesinde düzensiz istihdam ve taşeron işçiliği sorununu öne çıkarıyor
• Taşeron işçiliğiyle ilgili AB Yönergesi çıkmak üzere
• İrlanda sendikal hareketi AB'nin taşeron işçiliği yönergesine olumlu yaklaşıyor
• Bütün işçiler için eşit ücret Almanya'da kabul görüyor
• Brezilya Kimya Konfederasyonu yöneticisi ve ICEM Başkan Yardımcısı Sérgio Novais ile söyleşi
• Danimarka Elektrik Teknisyenleri Sendikası (Dansk El-Forbund) Genel Sekreteri Jørgen Juul Rasmussen ile söyleşi
• Peru'da yeni taşeron işçiliği yasası
• Tayland'da taşeron işçileriyle ilgili olumlu gelişmeler
• Yeni Zelanda'da taşeron işçileriyle ilgili asgari ücret yasa tasarısı önemli bir engeli aştı
• Pakistan gıda işçileri Unilever'de geçici işçi istihdamına karşı çıkıyor
• UNI-Europa Taşeron İşçi Ajansları Birliği ile anlaşma imzaladı; UNI Danimarka firması ile küresel sözleşmeyi yeniledi
ICEM İnsana Yakışır Çalışma Günü çerçevesinde düzensiz istihdam ve taşeron işçiliği sorununu öne çıkarıyor
Kasım 2007'de Bangkok'ta yapılan ICEM Dünya Kongresi'nde İnsana Yakışır Çalışma Günü'nü desteklemek üzere bir karar alındı. 7 Ekim 2008'de İnsana Yakışır Çalışma, İnsana Yakışır Yaşam kampanyası çerçevesinde bir küresel eylem günü düzenleniyor. Söz konusu kampanya Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC), Küresel Sendikalar Konseyi, Solidar, Küresel İlerici Forum, Social Alert International ve Avrupa Sendikalar Konfederasyonu tarafından yürütülüyor.
ICEM, özellikle son yıllarda düzensiz istihdam ve taşeron işçiliği alanında yaptığı ciddi çalışma nedeniyle, İnsana Yakışır Çalışma konusuyla özel olarak ilgileniyor. Bu nedenledir ki federasyonumuz 7 Ekim Eylem Günü etkinlikleri çerçevesinde düzensiz istihdam ve taşeron işçiliği konusunu öne çıkarıyor. ICEM bu konuda Küresel Sendikalar Konseyi çerçevesinde öteki küresel federasyonlarla birlikte çalışıyor.
7 Ekim'de ICEM'in kampanyası çerçevesinde düzenleyeceğimiz etkinlikler geçici işçilere ve taşeron işçilerine eşit haklar sağlanması ve eşit muamele edilmesine yönelik olacak. ICEM, Küresel Eylem Günü'nü, taşeron işçilerini örgütlemeye yönelik küresel bir çalışmanın başlangıcı olarak görüyor. Bu kampanya Aralık 2008'e kadar sürecek. Üye örgütlerin bu dönemde bu konuya öncelik vermeleri istenecek.
Üye örgütlerin konuyu yerel, ulusal ve uluslararası düzeylerde ele almasına yardımcı olmak üzere kampanya gereçleri hazırlanacak. Bu özel haber bülteni ise deneyim alışverişi sağlamayı amaçlıyor.
Hazırlanıp yayımlanacak malzemenin yanı sıra, ayrıca, önümüzdeki dönemde sizleri 7 Ekim Dünya Eylem Günü'nde bu alanda sendikanızın neler yapabileceği konusunda bilgilendireceğiz.
Üye örgütlerin gerçekleştirebileceği etkinliklerden bazıları şunlar olabilir:
• Basın açıklamaları yapılması. Bu açıklamalarda, 7 Ekim, taşeron işçilerinin örgütlenmesi kampanyasının başlangıcı olarak vurgulanabilir.
• ICEM kampanya malzemesinin dağıtılması.
• Düzensiz istihdam ve taşeron işçiliği konusunu ele alan ve sendikal çözüm önerilerini tartışan çalışma toplantıları düzenlenmesi .
• Konunun kamuoyunda tartışılmasının sağlanması.
• Özellikle düzensiz istihdam edilen işçileri ve taşeron işçilerini hedefleyen örgütlenme kampanyaları başlatılması.
ICEM kendisine üye bütün sendikaları ve onların üyelerini şu sitede yer alan eylem çağrısını imzalamaya çağırıyor: http://www.decentwork.org.
Ayrıca ICEM bir süredir bütün üye örgütleri online bir anketi doldurmaya çağırıyor. Bu anketle, işkolunuzda ve ülkenizde düzensiz istihdam ve taşeron istihdamıyla ilgili bilgi toplamayı amaçlıyoruz. Düzensiz istihdam büyüyen bir sorun mu? Sendikanızın soruna yaklaşımı ne? Geçici işçileri örgütlemek için hangi araçları ve yöntemleri kullanıyorsunuz? Bu sayede üye örgütlerimiz bu alandaki örnek uygulamalar ve stratejiler konusunda bilgilenmiş olacaklar.
Birçoğunuz bu soru formunu doldurdunuz. Doldurmayanların da doldurmasını istiyoruz.
Taşeron işçiliğiyle ilgili AB yönergesi çıkmak üzere
Danimarka, Almanya, İrlanda, Polonya ve Britanya'nın başlardaki şiddetli muhalefetine rağmen, AB'nin İstihdam ve Sosyal İşler Konseyi 10 Haziran 2008'de Geçici Taşeron İşçileri Yönergesi tasarısı üzerinde mutabakata vardı.
Taşeron işçiliği yaygınlaşmaya devam ediyor. Bu görmezden gelinemeyecek bir gerçek. Sözgelimi Danimarka, İtalya, İspanya ve İsveç'te son 20 yılda bu istihdam biçiminde beş katı bir artış var. Diğer AB ülkelerinin büyük bölümünde sayı son yıllarda en azından ikiye katlanmış durumda.
Yeni üye ülkelerde ise, ücret ve çalışma koşulları konusunda belirlenmiş standartları düşürmemek için istihdamla ilgili asgari düzenleyici kurallar getiriliyor.
Şirketler maliyetleri aşağı çekmek ve esnekliği artırmak için geçici taşeron işçilerini giderek daha yaygın bir şekilde istihdam ediyorlar.
İşverenler gerektiğinde ya da yeniden yapılanma ve küçülme dönemlerinde, işe almanın gerektirdiği hiçbir harcamayı yapmadan, özel becerilere sahip işçiler bulabiliyorlar.
Genelde, taşeron işçileri işlerinden ve çalışma koşullarından sürekli işçilere oranla daha az memnundurlar. Ayrıca, işleri üzerinde daha sınırlı bir kontrole sahiptirler, daha az eğitilmişlerdir, daha fazla iş kazasıyla karşı karşıyadırlar ve sürekli işçilerden daha fazla vardiya çalışması yaparlar. Benzer işler için genellikle daha düşük ücretler alırlar, ikramiye ve sosyal haklardan yoksundurlar. Bu kesimlerin iş güvencesi daha sınırlıdır.
AB'nin yönerge tasarısı, “benzer” işi yapan geçici taşeron işçileri ile sürekli işçiler arasında temel çalışma koşulları (ücret, çalışma zamanı, dinlenme süreleri, tatiller, vb.) konusunda taşeron işçileri aleyhine ayırım yapılmaması gerektiğini -birinci günden itibaren uygulanacak bir ilke olarak- öngörüyor.
Sosyal tarafların, sözgelimi Britanya'da olduğu gibi, ulusal düzeyde anlaşmaya varması halinde bu ilkenin istisnaları mümkün olabilecektir.
irlanda sendikal hareketi AB'nin taşeron işçiliği yönergesine olumlu yaklaşıyor
İrlanda Hizmet, Sanayi ve Teknik İşçileri Sendikası (SIPTU) genel başkanı Jack O’Connor yeni AB yönergesine olumlu yaklaşıyor.
O’Connor yaptığı bir açıklamada şöyle dedi: “Yönerge İrlanda'da insanların iş yaşamındaki haklarını güçlendirecek. Aslında, AB olmasaydı, İrlanda'da çalışma koşulları hâlâ çok ilkel olurdu. Bu karar çok hassas durumdaki on binlerce işçimizin kötü durumunu hafifletme sürecini başlatacaktır.”
İrlanda'da geçici taşeron işçilerinin istihdamını düzenlemeyi amaçlayan mevzuata işverenler yıllardır karşı çıkıyorlardı. Yönergenin, henüz tümüyle kabul edilmiş olmasa da, Avrupa Parlamentosu'nda onaylanınca üç yıl içinde ulusal mevzuata girerek uygulanması gerekiyor.
Lizbon Antlaşması'nın reddedildiği İrlanda'daki son referandumun Yönerge'yi etkilemeyeceği anlaşılıyor. Çünkü mevcut antlaşmalar uygulamayla ilgili ayrıntıları içeriyor.
Bütün işçiler için eşit ücret Almanya'da kabul görüyor
Dünyadaki en büyük ikinci istihdam ajansı Manpower Almanya'da “Manpower Equaltreatment” adlı bir şirket kurduklarını açıkladı.
Manpower-Germany yöneticisi Thomas Reitz şu açıklamayı yaptı: “Manpower Equaltreatment Gmbh adlı bu şirketi yeni kurduk. Burada şirketlerde çalışacak geçici işçilere sürekli işçilerle aynı düzeyde ücret ödenecek. Diğer koşullar ve sosyal haklar da benzerlik taşıyacak.”
Manpower, böylece, işverenlere geçici işçilikle ilgili iklimin değişmekte olduğu mesajını vermiş oluyor.
Reitz açıklamasında, “Ajans olarak çekiciliğimizi korumak istiyoruz ve bu tür çözümlere talep var” dedi.
Almanya'nın Audi, BMW ve Airbus gibi büyük sanayi işletmelerinde bağıtlanan bazı toplu iş sözleşmelerinde geçici ve sürekli işçilerin benzer ücret ve koşullara tabi olması öngörülmektedir.
Almanya'da bütün işyerlerinde “eşit işe eşit ücret” çağrısı, ICEM üyesi IGBCE ile diğer büyük sendikaların kampanyasıyla güçleniyor. Kampanya geçici işçilere eşit ücret vermesi için şirketlere baskı yapıyor.
Manpower'in tahminlerine göre, yeni Manpower Equaltreatment firması önümüzdeki yıllarda vasıf düzeyleri farklı binlerce geçici taşeron işçisi istihdam edecek. Thomas Reitz'a göre, “Şirketler kaliteli taşeron işçilerini tercih ediyorlar, çünkü bu işçileri daha sonra sürekli kadroya almayı düşünüyorlar.”
Brezilya Kimya Konfederasyonu yöneticisi ve ICEM Başkan Yardımcısı Sérgio Novais ile söyleşi
Düzensiz istihdam ve taşeron işçiliği Brezilya ve Latin Amerika'yı nasıl etkiliyor?
Taşerona iş vermenin etkileri Latin Amerika'da bütün sektörlerde hissediliyor. ICEM sektörleri içinde bundan en fazla etkilenen sektör, 1990'lardaki özelleştirme dalgası nedeniyle belki de enerji sektörü oldu. Mevcut durumla ilgili sağlıklı veriler ortaya koymak üzere taşeron işçilerinin enerji sektöründeki durumu üzerine bir inceleme yapıyoruz.
Taşeron işçiliği her alanda yaygınlaşıyor. Yiyecek tedariki, güvenlik ya da taşımacılık sektörleriyle sınırlı kalmıyor. Artık çoğu şirkette işletmenin ana faaliyetlerini de kapsıyor. Petrol şirketleri rafinerilerde bakım, geliştirme, hatta sondaj ve üretim faaliyetlerini taşerona veriyor.
İşlerin taşerona verilmesi sürekli işçilerin ücret ve sosyal haklarında genel bir düşüş trendine yol açıyor mu?
İşlerin taşerona verilmesi, birçok işçinin toplu sözleşmelerin kapsamı dışında kalması nedeniyle, ücret ve sosyal haklarda ciddi bir düşüşe yol açtı. Büyük şirketlerin gözünde her şey kâğıt üzerinde iyi gidiyormuş gibi görünmesine rağmen, bir başka risk alanı da iş sağlığı ve güvenliğidir. Aslında çoğu zaman eğitim ve donanım yeterli düzeyde değil. Bunun kanıtı, özellikle enerji sektöründe kaza sonucu ölüm oranlarının en yüksek olduğu kesimin taşeron işçileri olmasıdır.
Örgütlenme açısından taşeron işçilerine ulaşmak daha mı zor?
Taşeron işçilerinin sayısındaki artış sendikaların çalışmasını son derece zorlaştırıyor. İşler taşerona verilince, tamgün çalışan sürekli işçilerin bir bölümü ister istemez azalıyor. Bu ise müzakereleri son derece zorlaştırıyor. Üstelik geçici işçiler ve taşeron işçileriyle bağlantı kurup onlara ulaşmak da ayrı bir zorluk. Ulaştığınızda ise sendikalaşmaya ilgi duymayabiliyorlar.
Bu durum sendikal temsil üzerinde baskı yaratıyor ve taşeron işçilerinin sendikaya yönelme kapasitesini düşürüyor.
Taşeron konusunda ana şirketle ilişkilerde durum nedir? Ne tür hukuksal zorluklar söz konusu?
Taşeron firmanın iş yasalarını ihlalinden ana şirketin hukuken sorumlu tutulabildiği ülkelerden biri Brezilya'dır. Nitekim taşeron firmanın ihlallerinden ötürü zaman zaman ana işverenler aleyhine mahkemeye gidilmektedir. Ama bu hep bir iş kazasından sonra veya bir kirlilik olayı gerçekleştikten sonra ya da iş yasasının ihlalinden sonra olmaktadır. Bunlar ise münferit olaylardır ve ilgili işverenin sorumluluğunun düzenlenmesi temel sorununu çözmemektedir.
Sendikalar arasında taşeron uygulamalarıyla ilgili ağlar kurulması ya da bilgi alışverişi yapılması konusunda ne düşünüyorsunuz? Bunun sonuç almaya katkısı ne olabilir?
Eğer sendikalar işbirliğine girecek olursa, taşeron işçiliğindeki artışın yarattığı sonuçlarla daha kolay baş edilebilir. Ulusal ve uluslararası ağlar kurulması önemli. ICEM çerçevesinde kurulan bölgesel BASF şirket ağındaki çalışmalarımız iyi gidiyor.
Şirket taşeron işçiliğinin sosyal diyalog açısından önemli bir konu olduğunu kabul ediyor. Düşünün ki şirket kendisine bağlı kimya işyerlerinde çalışan taşeron işçilerinin sayısını bile bilmediğini son zamanlarda kabul etti. Şimdi durumu izleyebiliyoruz ve sağladığımız bilgileri dünyadaki diğer BASF sendikalarına iletebiliyoruz. Bu ise şirketle görüşmelerimizde etkinliğimizin artmasına da yol açtı.
Petrobras'daki taşeron işçilerinin sayısında sendikal eylem nedeniyle belirgin bir düşüş oldu. Neler yapıldığını açıklar mısınız?
Bu da bir başka olumlu örnek. Ana işveren olarak devlet işletmesi Petrobras'la uğraşmak, özellikle Brezilya'da hükümetin değişmesiyle, nispeten kolay oldu. Bu durum şirket yönetimi ile ulusal petrol işçileri federasyonu FUP arasında ilişkilerin düzelmesine yol açtı. Altı yıllık bir sürede, Petrobras'daki işçilerin toplam sayısının taşeron işçilerinin sayısına oranı 4'e 1'den 2,2'ye 1'e indi. Ama iş bununla bitmiyor. Petrol sondaj alanlarında hâlâ pek çok taşeron işçisi var.
Brezilya'da düzensiz istihdam ve taşeron işçiliği konusunda bundan sonra atılacak adımlar neler?
Brezilya'da herhangi bir işyerindeki taşeron işçilerini çoğunluk sendikasının temsil etmesine olanak veren yasaların çıkarılmasını sağlamanın bir yolunu bulmalıyız. Ne var ki bunun bugünkü parlamentoyla gerçekleşmesi ihtimali zayıf. Birçok Latin Amerika hükümeti bu konuda şöyle ya da böyle bir yasa çıkarmış bulunuyor. En iyi yasa Arjantin'deki olsa gerek. Orada petrol ve gaz işçilerinin sendikal örgütü Federación Argentina Sindical del Petróleo y Gas Privados bu yasa sayesinde bütün taşeron işçilerinin toplu sözleşme kapsamına alınmasını müzakere gündemine soktu.
Önümüzdeki 28 Temmuz'un Latin Amerika'daki taşeron işçileri açısından taşıdığı önem konusunda neler söylemek istersiniz?
28 Temmuz'da, Latin Amerika'nın her yerinde taşeron işçileriyle ilgili iş sağlığı ve güvenliği risklerine dikkat çekmek üzere kampanya başlatacağız. Bu tarih 25 yıl önce 28 Temmuz'da Kolombiya'da bir hidroelektrik santrali inşa ederken ölen 200 taşeron işçisini anmak üzere seçildi. O gün bütün sendikalara ve sendika ağlarına taşeron işçilerini özellikle gündemlerine almaları için bölge düzeyinde çağrı yapacağız.
Danimarka Elektrik Teknisyenleri Sendikası (Dansk El-Forbund) Genel Sekreteri Jørgen Juul Rasmussen ile söyleşi
Danimarka'da düzensiz istihdam ve taşeron işçiliği konusundaki deneyiminiz nedir?
İlk olarak, Danimarka sendikaları meslek esasına göre örgütlenmektedir. Bu şu anlama geliyor: Sözgelimi bir enerji santralinde işçileri temsil eden beş ayrı sendika bulunabilir. Danimarka Elektrik İşçileri Sendikası ülkedeki tüm vasıflı elektrik işçilerini örgütlemektedir. Ülkedeki şirketlerin büyük bölümüyle toplu sözleşmelerimiz var.
İkinci olarak, taşeron işçiliği Danimarka'da yaygınlaşmaya devam ediyor. Sendikamızın bu konuda üç stratejisi var. Bir kere, toplu sözleşmelerde taşeron işçileri için eşit haklar ve eşit ücret sağlamaya çalışıyoruz. 10-15 yıl kadar önce, Danimarka Sanayi Konfederasyonu (DI) ile 9 sendikayı kapsayan CO-Industry arasındaki en büyük toplu sözleşme çerçevesinde mavi yakalı taşeron işçileriyle ilgili bir ek hüküm üzerinde anlaşmaya vardık. Bu ek hüküm sayesinde enerji santrallerindeki taşeron işçileri sürekli işçi statüsündeki arkadaşlarıyla aynı hakları elde ediyorlar.
Ek hüküm içeren bu sözleşme maalesef beyaz yakalıları değil sadece mavi yakalı işçileri kapsıyor. Bu hâlâ mücadelesini verdiğimiz bir şey. Taşeron işçiliğiyle ilgili yeni AB Yönergesi'nin bizlere bu alanda yardımcı olacağını umuyoruz. Bugün mavi yakalı taşeron işçileri eşit haklara sahip olsalar da, hâlâ bazı sorunlar var. Hastalık ödentisi hakkı ya da eğitim hakkı gibi sosyal haklardan birçoğu, asgari 6 ya da 9 aylık bir istihdam süresi gerektiriyor. Oysa geçici işçiler ya da taşeron işçileri bir işyerinde genellikle o kadar uzun süre çalışmıyorlar.
İşverenlerin taşeron işçileriyle ilgili sorumluluklarına yaklaşımları konusunda sendikanızın deneyimi ne?
Danimarka'da işverenler bu anlaşmaları şu ya da bu şekilde görmezden gelmek için çok çaba harcıyorlar. Sözgelimi birkaç yıl önce inşaat sektöründe elektrik işçilerinin taşeron işçisi olarak istihdamında ani bir artış gözledik. Bu işi düzenleyen sözleşmemizde taşeron işçiliğinden söz edilmiyordu. İkinci stratejimiz işte burada devreye giriyor. Sözleşmeleri ve yasaları uygulatmak için işveren örgütünü mahkemeye veriyoruz. Şimdiye kadar açtığımız davaları hep kazandık. Bu davalarda, mahkeme, taşeron işçilerine toplu sözleşmedeki genel hükümlere göre ödeme yapılması gerektiğine karar verdi. Mahkeme kararına uyulmaması halinde, sözleşmeye aykırılık söz konusu olacaktır. Bu kararlar uyarınca, taşeron işçilerine sürekli işçilerle aynı davranılması ana işverenlerin yükümlülüğüdür.
Şimdi işverenler bu yükümlülüğü dolanmaya çalışacaklardır. İstihdam ettikleri işçilerin kendilerinin taşeron olduğunu ya da serbest çalıştığını öne süreceklerdir. Bu tür iddiaları mahkemeye götürmeye devam ediyoruz ve şimdiye kadar açtığımız davaları kazandık.
Taşeron işçilerini sendikalarınızda örgütlemenin zorlukları neler?
İşte bu da üçüncü stratejiyle ilgili. Taşeron işçilerini sendikalarımızda örgütleme konusunda proaktif davranıyoruz. Bu işçilere çalıştıkları şirketlerde ve işyerlerinde yaklaşmaya çalışıyoruz. Şöyle bir sorunla karşılaşıyoruz: Belli bir şirketteki taşeron işçileri coğrafi bir alana dağılmış olabiliyorlar ve genellikle bir şirketten öbürüne geçiyorlar. Bu nedenle bu işçilere ulaşabilmek ciddi bir sorun.
Önümüzdeki dönemde sorumluluklarından kaçmaya çalışan işverenler aleyhine iş mahkemesinde davalar açmaya devam edeceğiz, taşeron işçilerini örgütlemeye devam edeceğiz ve bu işçi kesimlerini daha çok sendikanın örgütlemesini sağlamaya çalışacağız.
Peru'da yeni taşeron işçiliği yasası
28 Mayıs 2008'de Peru'da Ulusal Meclis taşeron işçilerinin haklarını düzenleyen bir yasa çıkardı. 23 Haziran'da Başkan Alan García tasarıyı imzalayarak yasalaşmasını sağladı.
İşverenler, yasanın işgücü piyasasının esnekliğini sınırlayacağı korkusuyla, tasarının yasalaşmasını engellemek için büyük baskı uyguluyorlardı.
Peru Genel İşçi Konfederasyonu'na (CGTP) göre yeni yasa 400.000 taşeron işçisini ilgilendiriyor.
En önemlisi, yasa, bazı şirketlerin işçilere yönelik sorumluluklarından kaçmak için kullandıkları “paravan şirketlere” iş verilmesini önlüyor. Yeni yasa taşeron sözleşmelerinin sona ermesinden itibaren bir yıl boyunca şirketleri sosyal güvenlik ve diğer sosyal haklardan sorumlu tutuyor.
Yasa taşeron şirketlerin tesciline daha sıkı koşullar getiriyor. Ayrıca, taşeron kullanan işletmelerin kaydının tutulmasını öngörüyor. Böylece, Çalışma Bakanlığı'nın bu şirketleri izlemesine ve denetlemesine olanak sağlıyor.
Taşeron işçiliğiyle ilgili yeni yasa esas olarak ICEM'in Peru'daki üyesi maden sendikası FNTMMSP'nin sektördeki 85.000 taşeron işçisi adına verdiği mücadele sonucunda çıkarıldı.
Tayland'da taşeron işçileriyle ilgili olumlu gelişmeler
2008 başlarında, ICEM'in Düzensiz İstihdam ve Taşeron İşçiliği Projesi'nin desteğiyle, Alman şirketi Linde'ye bağlı Tayland Sanayi Gazı (TIG) şirketindeki işçiler ile onların sendikası TIGLU şirketle önemli bir anlaşma imzaladı. Anlaşma sendikanın bütün Tayland'da gaz şirketi işçilerini örgütleme hakkını güvence altına alıyor.
TIG/Linde Tayland'ın sanayi gazı sağlayan en büyük şirketi. Anlaşma şirketin 13 işyerinde bir ay süren bir protesto eylemini de kapsayan bir mücadele sonucunda gerçekleşti. Tayland gaz işçilerinin mücadelesini ICEM ve özellikle Almanya'daki, Hollanda'daki ve Belçika'daki sendikalar başta olmak üzere, ICEM üyesi örgütler destekledi.
Yapılan işler önce Adecco adlı bir taşeron ajansa verilmişti. Bu ajansın yerini daha sonra adı bilinmeyen bir ajans aldı. Ajansın adresi olarak gösterilen yerde inşaat halinde bir bina bulunduğu ortaya çıktı. Böylece ajansın paravan bir kuruluş olduğu anlaşıldı. TIG/Linde sendikayı devre dışı bırakmak için böyle bir formül bulmuştu.
İşçilerin büyük bölümünün imzaladığı yeni iş sözleşmelerini dokuz işçi imzalamadı. Bunun üzerine bu işçiler işten atıldılar. İmzalayanlardan bazıları sendikal faaliyete katılacak olurlarsa işten atılacakları yolunda tehdit edilmişlerdi.
Sonunda, TIG/Linde, işten attığı dokuz işçiye (ki hepsi de kamyon şoförüydü) yeniden işbaşı yaptırmaya razı oldu. Şirket işçileri başka işlere kaydırmamayı da kabul etti. Çünkü bu baskı yöntemini öteden beri yaygın bir şekilde uyguluyordu. TIG/Linde, ayrıca, 19 taşeron işçisini şirketin düzenli statüdeki işçileriyle aynı koşullarda istihdam etmeyi de kabul etti.
Sendika şirketin Saraburi eyaletinde faaliyet gösteren şubesindeki kötü çalışma koşullarının düzeltilmesini sağlamak üzere iş teftişi talep etti. Bu işyerinde taşeron işçilerine daha düşük fazla mesai ücreti ödeniyordu, hastalık izni ödemeleri yapılmıyordu ve işçilere verilen iş güvenliği donanımı yetersizdi. Teftişten sonra istihdam ajansı işçilere tam ödeme yaptı, ama daha sonra, iş sözleşmelerinin her üç ayda bir yenilenmesi koşulunu getirerek misillemede bulundu.
Geçici işçilerin ve taşeron işçilerinin sendikalaşma ve daimi işçilerle aynı sendikaya katılma hakları da dahil olmak üzere bütün haklarının tanınmasına yönelik ulusal bir kampanya ICEM kampanyasının desteğiyle başlamış bulunuyor. Bütün Tayland'daki taşeron işçilerini örgütlemek ve korumak üzere sendika ağları kuruldu.
Yeni Zelanda'da taşeron işçileriyle ilgili asgari ücret yasa tasarısı önemli bir engeli aştı
Yeni Zelanda'nın taşeron işçileri asgari ücret güvencesine kavuşmak üzere. İşçi Partisi milletvekili Darien Fenton'un sunduğu Asgari Ücret ve Emek Değerlendirmesinde Değişiklik Yasa Tasarısı'nın görüşülmesi sürecinde Mayıs ayında ikinci oturum yapıldı.
Yasa tasarısı taşeron işçilerine asgari ücretin altında ücret ödenmesinin kuraldışı bir durum olduğunu saptıyor ve bu işçi kesimlerine de asgari ücret güvencesi sağlıyor.
Yeni Zelanda Sendikalar Konseyi Sekreteri Carol Beaumont, asgari ücret düzeyinin altında taşeron işçiliği yapan kişilerin öbür işçilere sağlanan ücret güvencelerini hak ettiğini belirtti.
“Bugün taşeron işçilerine sefalet ücreti ödeniyor. Bu insanların asgari ücret yasalarının güvencesinden eksiksiz yararlanması gerekiyor,” diyen Beaumont şöyle devam etti: “Yeni Zelanda'da taşeron işçilerinin büyük bölümünün asgari ücretin çok üzerinde ücretler alması gerekiyor. Bu tasarı, maliyetleri aklın almayacağı şekilde aşağı çekmek isteyen şirketlerin sömürüsüne karşı bu işçi kesimlerine koruma sağlayacaktır.”
Tasarıyı İşçi Partisi, Yeşiller ve Maori Partisi destekliyor. Tasarıya karşı olan Ulusal Parti ve Önce Yeni Zelanda Partisi milletvekilleri ise asgari ücret güvencesine gerek olmadığını öne sürüyorlar.
Tasarı, parlamentoda ikinci kez görüşülmesinden sonra, Meclis Özel Komisyonu'na gitti. Bu komisyondan sonra, yasalaşmadan önce, bir kez daha görüşülmek üzere parlamentoya gidecek.
Pakistan gıda işçileri Unilever'de geçici işçi istihdamına karşı çıkıyor
Unilever'in Asya'da taşeron işçilerine yönelik tutumu bakımından performansı hiç de iyi değil. 2004 yılında, Unilever Pakistan Dalda marka mutfak yağlarını üreten tesisi şirket yöneticilerinden bir gruba satınca, yeni Dalda yöneticilerinin Unilever'de öğrendiklerini uygulamaya başlaması şaşırtıcı olmadı.
Yeni yönetimin çalışma ilişkilerindeki politikası, daimi istihdamı azaltmaya ve sendikanın etkinliğini asgaride tutmaya yönelikti. Ne var ki Dalda işçileri, taşeron işçilerinin sendikal haklardan yoksun bırakılmasına karşı çıkıyorlar ve yeni kurulan bir sendikanın çatısı altında mücadelelerini sürdürüyorlar.
Coca-Cola Pakistan'da geçici işçi istihdamının yaygınlaşmasına karşı verilen başarılı mücadeleden etkilenen Dalda işçileri destek için Uluslararası Gıda İşçileri Federasyonu IUF ve Coca-Cola sendikası ile temasa geçti. 430'un üzerinde işçinin üye olduğu Dalda Gıda İşçileri Sendikası resmen tanınmak için Pakistan yetkili makamlarına başvurdu.
Unilever'in Kasım 2007'de Pakistan'daki Rahim Yar Han fabrikasında geçici işçilere uyguladığı vahşi misillemeleri bilen sendika tedbir talebiyle mahkemeye başvurdu. Bu girişim şirketin işçileri atmasının ya da fabrikayı kapatmasının önünü kesmiş oldu. Fakat Mayıs 2008'de şirket yönetimi tedbir kararına aykırı bir şekilde 266 işçiyi işten attı.
Haziran başlarında sendika resmen tescil edildi ve Uluslararası Gıda İşçileri Federasyonu IUF üyesi Pakistan Gıda İşçileri Federasyonu'nun desteğiyle toplu pazarlık talebinde bulundu.
Dalda yönetimi bu talebi reddetti. Bunun üzerine işçiler Federasyonu'un desteğiyle fabrikanın önünde kamp kurarak direnişe geçtiler. Sendikaların, politik ve sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinin dayanışma ve destek amacıyla ziyaret ettiği direniş yeri canlı bir mücadele sembolü haline geldi.
UNI-Europa Taşeron İşçi Ajansları Birliği ile anlaşma imzaladı; UNI Danimarka firması ile küresel sözleşmeyi yeniledi
Küresel federasyonlardan UNI'nin Avrupa seksiyonu UNI-Europa, Avrupa'daki taşeron işçi ajanslarının birliği Euriciett ile Mayıs 2008'de bir anlaşma imzaladı. UNI-Europa ve Eurociett, AB Taşeron İşçiliği Yönerge tasarısıyla ilgili ortak bir açıklama yapma konusunda anlaştılar. Öte yandan UNI, merkezi Danimarka'da bulunan ve dünya ölçeğinde bina hizmetleri sunan bir şirket olan ISS ile bağıtlamış olduğu küresel çerçeve sözleşmeyi yeniledi.
Taşeron işçi ajanslarının çatı örgütü ile UNI-Europa arasında imzalanan anlaşma, AB yönerge tasarısının ilgili hükmüne uygun olarak, “taşeron işçilerine işe başladıkları ilk günden itibaren eşit davranılması ilkesini kabul ediyor.”
Anlaşma, ayrıca, taşeron işçilerinin grevdeki işçilerin yerine çalıştırılamayacağı yükümlülüğünü de getiriyor.
Adecco, Manpower, Randstad ve Vedior gibi büyük ajanslar küçük ve orta boy ajansların bu kurallara uymayacağı kaygısını taşıyorlar.
Taşeron işçilerinin büyük bölümü UNI'nin ilişkisi olan şirketlerde çalışmıyor. Bu nedenle UNI,işverenlerle, önce UNI'nin çıkarlarını doğrudan temsil ettiği işçilere ilişkin bir anlaşma yapmayı düşünüyor. Muhtemelen Eylül 2008'de bu anlaşmanın imzalanmasından sonra, anlaşmadaki hükümlerin muhtemelen gelecek yılın başlarında bütün taşeron işçilerine teşmil edilmesi bekleniyor.
UNI-Europa Genel Sekreteri Bernadette Ségol
UNI-Europa Genel Sekreteri Bernadette Ségol, “Şimdi acil olan, işçilerin çıkarlarını korumak üzere AB kurumlarının Taşeron İşçiliği Yönergesi üzerinde mutabakata varmasıdır” dedi. UNI-Europa söz konusu yönerge için on yıldır Avrupa Komisyonu'nda lobi çalışması yapıyordu.
Bütün dünyada 440.000 işçi istihdam eden ISS ile UNI arasında Haziran'da imzalanan yenileme anlaşması çalışanlara sendikalaşma ve toplu sözleşme haklarını sağlıyor.
Anlaşma uyarınca, ISS, ortak yönetilen bir fona her yıl 100.000 avro bağışlayacak. Ortak fon, koşulların halen yetersiz olduğu belli alanlarda standartları yükseltmeyi amaçlıyor. Ayrıca, yılda iki kez yapılacak toplantılarda, uyuşmazlık halinde aracı ya da hakeme gidilmesini sağlayacak bir mekanizma öngörülmüş.
ISS Group tepe yöneticisi Jørgen Lindegaard, “Personelimiz 50 ülkede on binlerce müşteriye dağılmış durumda. Sendikaların bu personele ulaşması o kadar kolay değil. Bu anlaşmanın buna yardımcı olacağını umuyoruz” diyor.